14 Nisan 2013 Pazar

ŞİRVAN’DAN ANADOLU’YA AKAN İRFAN NEHRİ TARİKAT-I ALİYYE-İ HALVETİYYE’NİN TARİHİ KÖKLERİ - lV


 ESERLERİ

Seyyid Yahya Şirvani sıradan bir sufi değildi. O, öz sistemini kurmuş, mektep sahibi, eser yazan, mütefekkir ve şair bir mürşit idi. Yazdığı eserler ile edebi-tasavvufi bir mektep kurarak Halvetiyye sufi edebiyatı diyebileceğimiz çok zengin bir edebi mahsülün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Halifelerinden itibaren bu tarikate mensup sufi mürşidleri kendi eserleri yanında Seyyid Yahya’ya nazireler ve şerhler yazarak yolunu ve usulünü devam ettirmişlerdir.
Seyyid Yahya Şirvani, yazdığı eserlerle edebi başarısını göstermenin ötesinde Halvetiliğin prensiplerini ve felsefesini ilk olarak tespit eden şahsiyettir. Böylece bu tarikatın düşünce sistemi ve usulleri değişmeden günümüze kadar gelebilmiştir. Şirvani, “Bu fakir, birçok kimseye sorup, birçok tefsirler okudum.” diye ifade ettiği gibi, okuyup araştıran, derin tefekkür sahibi, devrinin büyük bir alimidir. Halvetiliğin ilim, sanat ve edebiyat çevrelerinin en çok tercih ettiği tarikat olmasında onun bu özelliklerinin sonraki rical tarafından devam ettirilmesi olmuştur.
Onun mektebi, XV. asrın ikinci yarısından itibaren yetiştirdiği sufi mürşidler tarafından Şirvan’dan başka Osmanlı, Akkoyunlu ve Memluklu toplumları ve yönetim çevrelerinde tanınmış, halkla beraber idareci ve aydın sınıf tarafından büyük hüsn-ü kabul görmüştür. XVI. asırdan itibaren Seyyid Yahya edebi-felsefi mektebi bütün İslam dünyasına yayılmış, özellikle de Osmanlı coğrafyasında büyük muhabbete mazhar olmuştur. Bu ve takip eden asırlarda Osmanlı’da Halvetiyyeye mensup birçok entellektüel şeyh yetişmiş, binlerce nazm ve nesr eser vücuda getirmişlerdir.
Seyyid Yahya’nın yetiştirdiği ilk şeyhleri takip eden XVI. Asır dönemde birçok şair-şeyh bulunmaktadır. Bunlar arasında İbrahim Gülşeni, Cemali, Seyyid Nizam, Hayali, Haleti, Safveti, Sofyalı Bali, Ali, Arifi, Behişti, Beliği, Beyani, Cevheri, Fazli, Hatemi, Fazli, İlahi, Kaşifi, Latifi, Layihi, Levhi, Mahvi, Muhyi, Nev’i, Rusuhi, Saili, Saliki, Sani, Şani, Sıhri, Sıyami, Usuli, Vahdeti, Valihi, Yahya Bey, Yetim, Yiğitbaşı, Zaifi, Gülşeni, Şemseddin Sivasi, Sümbül Sinan, Merkez Efendi, Ümmi Sinan, gibi sufi şairler vardır. Bunlardan başka XVII-XX. Yüzyıllarda da yaşamış Niyazi Mısri, Ömer Fuadi, Kuşadavi, Nazmi, Suzi, Yusuf Sinaneddin, Nureddin Cerrahi gibi önemli edebi şahsiyetler vardır.
XV. asrın büyük sufi mütefekkiri, Halvetiyye tarikatının ikinci piri, Seyyid Yahya nesir eserlerini; Arap, Fars ve Türk dillerinde, nazm eserlerini ise Fars dilinde kaleme almıştır. Şiirlerinde “Seyyid” mahlasını kullanmıştır.
Şirvani’nin  tasavvufi muhtevaya sahip olan eserlerinin sayısı kaynaklarda tam olarak verilmemiştir. Seyyid Yahya’nın eserleri müridleri vasıtasıyla Anadolu’ya intikal etmiş ve burada birçok defa istinsah edilerek çoğaltılmıştır. Eserlerin bir kısmı mecmua şeklinde, bir kısmı ise tek başına kitap olarak bulunmaktadır. Mecmualar Farsça eserlerden oluşur. Son tespitlerimize göre eserlerinin sayısı 19 adetten ibarettir. Türkçe ve Arapça eserleri yayınlanmış olup Farsça eserlerini yayınlama çalışmaları devam etmektedir.

1. Şifau’l-Esrar: Seyyid Yahya’nın Türkçe olarak yazdığı tek ve en hacimli eseridir. Tasavvufun umumi meseleleri yanında Halvetiyyenin felsefesi ve usulüne dair kıymetli bilgileri ihtiva etmektedir. Eser tek nüsha olarak Süleymaniye kütüphanesinde bulunmaktadır. Azerbaycan ve Türkiye’de yayınlanmıştır.
2. Vird-i Settar: Seyyid Yahya’nın eserleri içinde özel bir yeri vardır. Tarikat bağlılarının her gün okudukları bu vird, Arap dilinde olup gayet selis bir üsluba sahiptir. Muhtevasını üç kısma ayırmak mümkündür. Birinci bölümde Allah’a dua ve sena edilir. İkinci bölümde Allah’ın sıfatları ve doksan dokuz ismi anılır. Üçüncü bölümde Hz. Muhammed’e (s.a.v.), ilk dört halifeye, Ehl-i Beyt’e, Hamza ve Abbas’a dua ve selam edilir. Müritlerin sesli olarak icra edecekleri bu virdin sonunda, sessiz olarak okunan kısa bir dua da vardır. Evrad-ı Yahya, Vird-i Settar, Vird-i Yahya, Vird-i Halvetiyye gibi isimlerle de anılan bu eserin birçok defa şerhi yapılmıştır. Kütüphanelerde birçok yazması olduğu gibi baskısı da mevcuttur.      
3. Acaibu’l-Kulûb: Seyyid Yahya Şirvanî’nin büyük sufilerin sözlerinden derlediği bu mecmuada, meşhur sufi Bayezid-i Bistamî’nin kalbin ahvali, Yahya b. Muaz’ın Makamat ve hallerinden bahseden sözleri ile Abdullah el-Ensarî’nin bazı sözleri nakledilmektedir. Bilinen tek nüshası, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, FY. 956/ HE.8194’te kayıtlıdır.
 4. Etvaru’l-Kalb (Kulûb): Mesnevi tarzında manzum bir eser olup, “kalb nasıl bir şeydir” diye sorulması üzerine telif edilmiştir. “Kalbini gör ki kalb Allah’ın arşıdır/ Onda şahın gizli cevherleri vardır.” diyerek kalbin tasavvuftaki önemini ve hallerini anlatır ve kalbin yedi hali olduğundan bahseder. Bunlar: Sadr, kalb, şegaf, fuad, heyyetü’l-kalb, süveyda ve behçetü’l-kalbdir. Bu hallerin manzum tasavvufî açıklaması yapılır. Bazı kütüphane kayıtlarında “Risale-i Etvari’l-Kulûb” adı altında zikredilmektedir. Millet Kütüphanesi’nde “Gülzar-ı Saadet” adıyla kayıtlıdır. 772 beyittir.
5. Beyanü’l-İlm: Manzum mesnevi tarzında olup 550 beyittir. Na’t ve ilk dört halifeyi medheden manzumelerden sonra bazı şer’î ve tasavvufî öğütler verilir. Farzın başının Allah’ı bilmek ve tanımak olduğu, bunun için de Allah zikrine devam etmenin önemi anlatılır. Zikrullah’ın hasta kalblere ve gafillere şifa verip, uyararak inandırdığı fikri işlenir. Kayıtlarda “Risale der-beyan-ı ilm” “İlm-i Ledunni” diye de geçmektedir.
 6. Keşfu’l Kulûb: Eser dört bölüm olup Akıl, Kalb, Ruh, Nefs ve onun seyr ü sülûku ile kâmilleşmesinin metodu anlatılır. Seyyid Yahya, eserini bu hususlar hakkında yöneltilen suale cevap olarak kaleme aldığını söyler. Eseri Şirvanşah Halilullah Han’a şu ifadelerle ithaf etmiştir: “Bu risaleyi yazma başarısının sebebi yüce adalet emiri, âlemdeki sultanların en şereflisi, el-Melikü’l-Mennan’ın hükmünün devam ettiricisi, Halilü’r-Rahman’ın adaşı Sultan ibn-i Sultan Emir Halilullah’ın (yüce Allah onu bütün âleme ve âlemdekilere yaydığı rahmetiyle en yüce makama çıkarsın) günden güne artan devletinin itidali vasıtasıyla bulduğum emniyet ve eman ile yazdım.”
7. Kıssa-i Mansur: Meşhur Sufi Hallac-ı Mansur’un darağacında iken bir mecnun ile olan muhaveresinin anlatıldığı Farsça, manzum mesnevi tarzında telif edilmiş bir eserdir. İlk bakışta bu şiir Attar’ın eserlerinin birinden alınmış gibi görünmekte ise de onun aynı vezindeki İlahiname’si ile Esrarname’sinde bu hikâye yoktur. Bundan dolayı bu eserin Seyyid Yahya Şirvanî’nin kısa mesnevilerinden biri olduğunu kabul etmek gerekir.
8. Menazilü’l Âşıkîn: Mesnevi tarzında yazılmış olup 1797 beyittir. Eserde tasavvuf yolunun sâliklerinin ulaşması gereken menziller anlatılır. Bu menziller kırk adet olup şunlardır: Niyet, inabet, tevbe, irade, cehd, murakabe, sabır, zikir ve fikir, nefse muhalefet, rıza, muvafakat, teslimiyet, tevekkül, zühd, ibadet, vera, ihlâs, sıdk, havf, recâ, fenâ, beka, ayne’l-yakîn, marifet, velayet, şevk, muhabbet, vahdet, kurbet, visal, keşf, huzur, tecrid, tefrid, inbisat, tahayyur, nihayet, tasavvuf, kurbetin kurbeti. Eserin adı bazı nüshalarda “Çihil Menazil” olarak geçer. Ebu Said Ebu’l-Hayr (967-1049) “Makamat-ı Erbain” adlı eserinde kırk makamdan bahseder ki bunlar Seyyid Yahya’nın “Menazilü’l-Âşıkîn”de ele aldığı makamlar ile birkaçı dışında benzer olsa da açıklamaları farklıdır.
9. Makamat: Tasavvuf yoluna giren kimsenin Allah’a ulaşmak için manevi yolculuğa ihtiyacı vardır. Seyyid Yahya eserinde bu manevi yolculuğun yedi mertebesinden bahseder. Bunların her birine makam denilir. Bu makamlar şunlardır: Seyr ilallah, seyr lillah, seyr alallah, seyr ma’allah, seyr fillah, seyr anillah, seyr billah. Makamat bazı nüshalarda ayrı bir kitap olarak verilmiş ise de, birçok nüshada Menazilü’l-Âşıkîn’in devamında bir bölüm olarak bulunmaktadır.
10. Ramuzu’l-İşarat (Te’vilü ve Tefsiru İhdine’s-Sırata’l-Müstakıym): Seyyid Yahya’nın “Bir adil şahın huzurunda sorulan” diyerek Halilullah Han’ın bulunduğu bir mecliste, muhtemelen onun tarafından sorulan bir suale verdiği cevaptır. “Fatiha suresinin 5. ayeti olan ‘Bize doğru yolu göster’ manasındaki ‘İhdine’s-sırata’l-müstakıym’ sözünün tefsir ve tevili noktasında, işaret, mükâşefe ve muayene ehlinin kalb yolundan hâsıl ettiği nedir? Bizim ihlas ve inancımızın artmasına vesile olsun.” diye bu ayetin manasının sorulması üzerine yaptığı açıklamayı bir risale olarak daha sonra kaleme almıştır. “Bu izahlar, tefsir kitaplarına bağlı kalınmadan gönüle doğan açıklamalardır.” dedikten sonra, “O gün şöyle soruldu ki enbiya ve evliyaya nasıl olur da kendileri de ’Bizi doğru yola ilet‘ deyip dilekte bulunurlar. Onlar zaten doğru yol üzere değiller mi ki doğru yol isteğinde bulunurlar.” diyerek sorulan diğer suale de cevap vermiştir. Eserin Bakü nüshasının adı ‘’Te’vilü ve Tefsirü İhdine’s-Sırata’l-Müstakıym’’dir. Mensurdur.
11. Şerh-i Esma-i Semaniyye : Manzum, tasavvufî bir eser olup mesnevi tarzında yazılmıştır. Allah’ın Hayat, İlim, Semi’ (duyma), Basar (görme), Kudret, Kelâm, İrade, Beka gibi isim ve sıfatlarının manaları tasavvufî açıdan açıklanmıştır. Tamamı 610 beyittir.
12. Şerh-i Meratib-i Esraru’l-Kulûb (Heft Vadi): Allah’a ulaşmak için sufiler tarafından aşılması gerekli “Etvaru’s-Seb’a”dan (yedi mertebe, yedi makam) bahseder. Bu mertebeler sırasıyla: “Kalb, Aşk, Ma’rifet, İstiğna, Tevhid, Hayret ve Fakr u Fenâ” olarak ifade edilir ve her bölümde bir mertebe açıklanır. Müellif bu mertebelerin her birine vadi adı verdiği için bu esere “Heft Vadi” (Yedi Vadi) de denilmiştir. Mesnevi tarzında yazılmış olup 880 beyittir.
13. Tasarrufat u Mükaşefat; Hz. Peygamber (s.a.v.): “Bir kimse âşık olur, iffet gösterir, aşk sırrını kimseye açmaz da ölürse, şehid olarak ölür.” mealindeki hadisinin şerhidir. Seyyid Yahya bu hadiste bahsedilen aşkın Allah aşkı olduğunu eserinde nazmen açıklar.
14. Şerh-i Sualat-ı Gülşen-i Raz;  Meşhur Azerbaycanlı sufi Mahmud Şebüsterî’nin (1288-1340) “Gülşen-i Raz” adlı mesnevi tarzındaki eserinin şerhidir. Ruh, nefis, gönül, sır, kabz-bast, vakit, yakınlık-uzaklık, gaybet, üns, haybet, İlme’l-yakîn, Ayne’l-yakîn, Hakka’l-yakîn hakkında sorulan suallere manzum olarak verilen cevaplardan oluşur. Şebüsterî’nin bu eseri sufiler arasında büyük rağbet görmüş, birçok şerhi yapılmıştır. Bunlardan biri de Seyyid Yahya’nın “Şerh-i Sualat-ı Gülşen-i Raz” adındaki şerhi olup 1071 beyittir.
15. Ma la Budde Bâtıniyye (Esrarü’l-Vudû’ ve’s-Salat); Tasavvufî açıdan abdest ve namazın mana ve mahiyeti üzerine izahlarda bulunulur. Konu başlıkları şunlardır: Temiz su, niyet, abdest, setr-i avret, vakit, istikbal-i kıble, kıyam, tekbiretü’l-ihram, futuhatu’l-kitap, rükû, sücûd, el-i’tidal, et-teşehhüd, es-salatu’n-nebiyyi, es-selam. Eserin son kısmında birtakım nasihat ve tavsiyeler vardır.
16. Menakıb-ı Emiru’l-Mü’minin Ali (k.v.): Hz. Ali’nin faziletleri anlatılır. Eserde Seyyid Yahya, Hz. Ali’ye olan muhabbet ve bağlılığını büyük bir samimiyetle anlatırken, ona inanmayanın kâfir olduğunu, onu sevenlerin ise kurtulacağını ifade eder. Manzum olarak, kaside tarzında tertip edilmiştir. 116 beyitten ibarettir.
17. Gazeliyyat: Seyyid Yahya, Farsça olan 15 adet gazelinde ilahi aşk konusunu işlemiştir. Eserde dermanı olmayan bir bela olan aşkın, aslında Allah’ın sevdiği kullarına bir lütfu olduğunu söyler.
18. Risale fi Salatü’n-Nebi:Hz. Muhammed’e (s.a.v.) salât ve selam getirmenin öneminin anlatıldığı bu kaside sekiz müseddes kıta halinde olup 56 beyitten ibarettir.
19. Mekarim-i Ahlâk: Seyyid Yahya’nın nadir bulunan nesir eserlerindendir. Konusu ahlâk olan eserde, amel-i salih ve ahlâkın imanın temeli olduğu konusu işlenir. Hz. Peygamber’in ve O’nun yolunda olanların en ehemmiyetli hususiyetlerinin ahlâk olduğu söylenir. İnsanda kötülük duygularının neler olduğu ve bunlardan kurtulmanın yolları gösterilir. Tasavvufun, “Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmak” olduğu vurgulanır.İstanbul Üniversitesi kütüphanesindeki nüshanın adı “Ahlâk-ı Mahmudat”dır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder