14 Nisan 2013 Pazar

ŞİRVAN’DAN ANADOLU’YA AKAN İRFAN NEHRİ TARİKAT-I ALİYYE-İ HALVETİYYE’NİN TARİHİ KÖKLERİ - lll


SEYYİD YAHYA ŞİRVANİ'NİN MANEVİ VASIFLARI VE ZÜHD HAYATI

Seyyid Yahya’nın tasavvufa girişinden vefatına kadar bütün hayatı zühd ve mücahede içinde geçmiştir. O, çok sıcak aylarda, azıksız ve susuz olarak sahralara çıkar, oralarda günlerce kalır, ibadetle meşgûl olurmuş. Halvete girmek, yalnız olarak tenha bir yerde kalmak ve ibadet etmek onun değişmez âdetlerinden imiş. Çok az bir gıda ile yetinir, halvet süresince, kırk günde sadece üç defa iftar edermiş. Kaynaklarda vefatından önceki son altı ayda bir şey yemediği nakledilmiştir. Dede Ömer Ruşenî divanında, mürşidinin dünyaya ve ukbaya karşı tavrını ve takva halini şöyle anlatır:
Gusl eder idi, könlüne nagâh gelse idi hayali ukbanın
Abdest alırdı, geçse idi hatırından hadisi dünyanın
Vefatından sonra rüyasında şeyhi gören dostları ona, “Allahu Teâla size nasıl muamele etti” diye sorarlar. Seyyid, “Bana kemal ve lütuflarıyla tecelli etti. Arş-ı A’lâda bir nurani sedire oturttu, safalı ruhları da etrafıma toplayarak; 'Yahya! Dünyada iken etrafına dervişleri toplayıp virdini okuduğun gibi burada da oku, bunlar da dinlesinler' dedi. Ben de virdimi okuyorum.” diye cevap verir.
Kendisini fakir, aciz, hayran ve miskin diye tavsif eden Seyyid Yahya için kaynaklar, hürmet ve tebcil ifade eden birçok sıfat ile doludur: Nakibler Nakibi, Neciblerin Necibi, Şeyhlerin Şeyhi, Seyyidlerin Seçkini, Arif-i Bilah, Halvetiyye tarikatının feyz kaynağı, Kudvetu’s-Sâni, hakikat meşrebinde İmamu’r-Rabbanî, Kutbü’l-Arifin, Safiyye ulemasının büyüklerinden, Gavs, Silsile-i tahireden, Evliyanın kutbu gibi. Senayî Hasan Efendi, manzum Halvetiyye Silsilenamesi’nde onu şöyle vasfetmiştir:
Anın pîri dahi Yahya-yı Şirvanî’dir ey sultan
Siyâdet bağına güldür, odur bil maden-i irfan
Ki kutbiyyetle gavsiyyet dahi ferdiyyeti câmi’
Vücud-ı pâkini halk içre âli eylemiş Râfi
Haririzade bütün bu vasıfları toplayarak şunları söyler: Feride-i sadefçe-i zaman, ceride-i nevâdir-i fünûn-ı irfan, edib ve erib, hasib ve nesib, müşfik ve halim bir zat-ı mehasin-i vesim idi. Mukteda-yı gürûh-ı evliyâ, pîşuvâ-yı zümre-i etkıyâ, evvel-i mübâriz-i meydan-ı mücahede ve evvel-i sadr-nişin-i müşâhede ve evvel-i âlem-i kârhâ-yı hidâyet, kâmil-i bârgâh-ı inâyet, el-kutbu’r-Rabbanî, ve’l-gavsü’s-Samedanî, es-Seyyid eş-Şeyh Yahya-ı Şirvanî.
 Aydınlı Dede Ömer Ruşenî, çok sevdiği şeyhini divanında şöyle methetmiştir:
Seg-i kuyinin ayagı tozuyem, Seyyidi Haşimi Yahya’nın
Bizi ol boşladı gılavuz olup, doğru yoluna Hak Teâla’nın.
Tapusu merceiydi sâdâtın, kapusu mecme’i Mevla’nın
Her kişi görer idi âsarın, çehresinden ayan tecellânın.
Bir başka yerde şöyle demiştir:
Taciyem desem n’ola her şeyh-i şuyûhun, çünki men,
Seyyid-i Sâdât, Seyyid-i Yahya hak-i rehiyem.
Hüseyin Vassaf bir beytinde Seyyid Yahya’yı şöyle vasfeder:
Nice vasf eyleye bu zat-ı şerifi Vassaf
Zatı zahirde vü bâtında maani-i keşşaf
Neseb-i silsilesi Haydar-ı Kerrar’a çıkar
Irk-ı tahirle odur ibn-i Nakibu’l-Eşraf
            Bu güzel tavsifler içinde Mehmet Ali Aynî’nin şu sözleri, hepsini hülasa eder mahiyettedir: “Seyyid Yahya, zaman sadefinin tek incisi, fen ve irfan nadirliklerinin tutanağı, edip ve akıllı, saygın ve soylu, şefkatli ve yumuşak, güzel yüzlü ve iç güzellikler sahibi bir zat.”
Halvetiyye Tarikatı, Seyyid Yahya Şirvani hazretleri tarafından yeniden yapılandırılıp yayıldığı için Halvetiyye kollarının hepsinin başında onun adı bulunur. Onun  tarikata getirdiği yeniliklerden bazıları şunlardır:
  • Yedi isme beş isim ilavesiyle on iki esma ile seyr ü sülûkun tamamlanması. Bu usul bazı kollar tarafından uygulanır.
  • Halvetiyye dervişlerinin günlük hayatlarında ve sufilik mesleğinde uymaları gereken adab.
  • Vird-i Settar’ın tertibi. Bununla Halvetiliğin müstakil bir tarikat hüviyetini kazandığı söylenir.
  • Tarikat adabına dair esasların yazılı hale getirilmesi.
  • Kur’an ve Hadislere esaslanan ilmi tasavvuf anlayışını yerleştirmesi.
  • Halvet ve zikir usulünü açıklanması.
  • Etrafa mürşidler göndererek tarikatı yayması,
  • Yazdığı eserlerle Halvetiyye’de tasavvufî-edebî geleneği başlatması. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder