31 Mayıs 2011 Salı

SEYYİD YAHYA BAKUVİ VE HALVETİLİK



Qısmet Matbaası, Bakı, 2005
(Azerbaycan Türkçesinde)
                             


                     ESER HAKKINDA KISA BİR DEĞERLENDİRME

Azerbaycan tasavvuf  tarihinin en önemli şahsiyeti, Türk tasavvufunun en etkili mürşidi, Halvetiyye sufi mektebinin ikinci kurucusu (pir-i sani) Seyyid Yahya eş-Şirvani el-Bakuvi, XIV. asrın sonlarında Şamahı’da doğdu. İyi bir medrese tahsili yanında şeyh Sadreddin’den tasavvufi terbiye görerek kamil bir şeyh olarak yetişti. Mürşidinin vefatı üzerine Bakü’ye gelerek Şirvanşah Halilullah’ın desteği ile burada saray yakınında dergahını kurdu. 1464’de vefat edinceye kadar yetiştirdiği binlerce mürid ile Azerbaycan, İran ve Anadolu’nun manevi dünyasının mimarı oldu. Müridlerinin tasavvufun yanında ilmi sahada da yetkin ve tesirli şahsiyetler olması tarikatın İslam dünyasında geniş şekilde yayılmasına sebep oldu.
Seyyid Yahya Bakuvi tarikatını sadece halifeleri vasıtasıyla yaymakla kalmadı. Aynı zamanda yazdığı eserlerle Halvetiyye’nin prensiplerini ve felsefesini de ortaya koydu. Bu sebepten tarikatın düşünce sistemi ve ilk usulleri günümüze kadar gelebilmiştir. “Bu fakir, birçok kimse sorup, birçok tefsirler okudum.” diye ifade ettiği gibi; tefsir, hadis, kelam, fıkıh ve tasavvuf ilimlerine vukufiyeti ve derin bilgi sahibi olduğu eserlerinde açıkça görülmektedir.
Seyyid Yahya, tamamı tasavvufi meselelerden bahseden nazım ve nesir yirmi civarında eser yazmıştır. Bunların büyük bir kısmı günümüze kadar gelmiştir.  Nesir eserlerini Arapça, Farsça ve Türkçe, Nazım eserlerini ise Farsça kaleme almıştır. Bu lisanda yazdığı  şiirlerinde  “Seyyid” mahlasını kullanmıştır.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

AZƏRBAYCAN XALQ CÜMHURYİYƏTİ VƏ QAFQAZ İSLAM ORDUSU


TARİHİ FOTOĞRAF GENCE-1918
(Prof. Dr. İbrahim Yıldırım'a teşekkürle)
Kafkas İslam ordusu Kurmay heyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Sıhhiye Nazırlığı kadrosu Gence'de
2. sıra ortada Nuri Paşa (yakası kürklü) Nazır Hudadad Bey (sivil giyimli), soldan ikinci Asaf bey (Kılıç Ali)

AZƏRBAYCAN XALQ CÜMHURİYYƏTİ VƏ QAFQAZ İSLAM ORDUSU (1918)


EDİTÖR
Mehman Süleymanov


SUNUŞ
1917 Bolşevik Devrimi üzerine meydana gelen ortamdan istifade eden Ermeniler, başta Bakü ve Karabağ olmak üzere Azerbaycan'ın muhtelif yerlerinde katliamlara girişerek, mümkün olduğunca geniş bir alanı ele geçirmeye çalışırlar. Bu elim faciadan mevcut şartlar altında kendi imkânları ile kurtulamayacaklarını gören Azeriler Osmanlı Türkiyesine acil yardım talebi ile müracaatlarda bulunurlar.
Azeri Türklerinin yok olma tehlikesi karşısında olduğunu anlayan Osmanlı devleti, harbi hazırlıklar için Nuri Paşa komutasında bir askeri heyeti Gence'ye gönderir. 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Cumhuriyeti kurulur. Durumun aciliyeti ve vahameti üzerine Kafkas İslam Ordusu adı verilen bir ordu bölgeye sevk edilir. Azerbaycanlı unsurların da iştirak ettiği bu ordu ileri harekete geçerek Ağsu, Göyçay, Kürdemir ve Şamahı'da Bolşevik ve Ermeni kuvvetlerini bertaraf ederek, Ağustos başlarında Bakü etrafına ulaşır. İngilizlerin yardıma gelerek Ermenilerle omuz omuza Türklere karşı çarpıştığı, 45 gün devam eden Bakü kuşatması sonucunda Kafkas İslam Ordusu, 15 Eylül 1918 de Bakü’yü kurtarır.
Beş aydan fazla süren ve 1000 civarında Türk asker ve subayının şehit olduğu bu harekât neticesinde Azerbaycan tamamen kurtulur. Başkent Bakü ile beraber Azerbaycan Cumhuriyetinin toprak bütünlüğü temin edilir.

22 Mayıs 2011 Pazar

sufikitap

http://www.sufi.com.tr/Icerik/Kitaplar/Tasavvuf-Klasikleri/Sifaul-Esrar.aspx

SEYYİD YAHYA ŞİRVANİ, ŞİFAÜ'L-ESRAR-SUFİ YOLUNUN SIRLARI


                                                                   Sufi Kitap-2011

ÖNSÖZ


Türk tasavvuf kültürüne kaynaklık ettiği bilinen bölgeler, Bağdat-Şam ve Türkistan-Horasan sahası olmuştur. Ancak, gerek Selçuklu, gerekse Osmanlı dönemlerinde, bu bölgeler kadar tesirli olan üçüncü bir saha daha vardır ki bu bölge, tasavvuf tarihi araştırmacıları tarafından yeterince fark edilmemiştir. Zahidiyye, Safeviyye ve Halvetiyye tarikatlarının doğup geliştiği bu bölge, Azerbaycan sahasıdır. Ahilik, Hurufilik, İşrakilik, Alevilik gibi mistik cereyanlar da Anadolu’ya genellikle bu bölgeden intikal etmiştir. Kültürümüze tesirleri açısından değerlendirildiğinde bölgenin, diğerlerinden daha ileride olduğu tartışılmaz bir gerçek olarak görülecektir.
XII. asırda, Sühreverdî-Ebherî mekteblerinin devamı olarak Bağdat-Şam hattında doğan, Abdülkahir Sühreverdi, Kutbeddin Ebheri, Rükneddin Sincasi, Şihabüddin Tebrizi, Seyyid Cemaleddin Ezheri gibi hepsi de birer Azerbaycanlı olan silsile büyükleri ile XIV. Asır başlarında Aras nehrini geçerek Penser’e, oradan İbrahim Zahid Gilani ile Lenkeran yakınlarına yerleşen bu mubarek silsile, Zahidiyye tarikatı adıyla iki büyük tarikatın doğmasına vesile oldu. Halvetiyye ve Safeviyye olarak adlandırılan bu tarikatlar tasavvuf dünyamızda yerini alırken, kültür, sosyal ve siyasi tarihimizi derinden etkileyecek ve tesirleri gönümüze kadar devam edecek sonuçlar doğurdu.
İlk olarak Pir Ömer Halvetî tarafından tesis edilen Halvetiyye tarikatı, asıl gelişimini, tarikatın ikinci kurucusu ve en büyük piri Seyyid Yahya Şirvanî ile gerçekleştirdi. XV-XX. asırlar arasında kırktan fazla şube ve kolu ile Osmanlı coğrafyasının her tarafında yayılacak olan bu büyük tasavvuf mektebinin ilk merkezi Bakü idi. XV. asır ortalarında Anadolu’dan akın akın Seyyid Yahya’nın hankâhına gelen hakikat âşıkları, buradan aldıkları ilim ve irfanı, yeni bir Yesevî ruhu ile Anadolu’ya taşıdılar. Osmanlı’nın yükselişi ile birlikte Balkanlar, Ortadoğu, Arab Yarımadası, Afrika, Kırım, Kafkasya, Hindistan gibi coğrafyalarda yayarak İslam dünyasının ihtiyacı olan manevi enerji merkezlerini inşa ettiler.