Prof. Dr. Mehmet Rıhtım
24 Haziran 2025 Salı
2 Ocak 2018 Salı
HALVETİYYE SUFİLİĞİNİN ŞİRVAN’DA TEŞEKKÜL DEVRİ ŞABAN-I VELİYE UZANAN YOLUN KURUCU ŞAHSİYETLERİ
HALVETİYYE SUFİLİĞİNİN ŞİRVAN’DA
TEŞEKKÜL DEVRİ
ŞABAN-I VELİYE UZANAN YOLUN KURUCU
ŞAHSİYETLERİ
Doç. Dr. Mehmet RIHTIM
Qafqaz Üniversitesi
Bakü/Azerbaycan
ÖZET
XIII. asırda Sühreverdi-Ebheri ekolünden gelen Şeyh
İbrahim Zahid Gilani, Azerbaycan’ın Lenkeran şehri yakınlarına gelerek, burada
bir tekke tesis eder. Halvetiyye ve Safeviyye tarikatlarının kurucuları olacak
müridlerini bu tekkede yetiştirir. Bunlardan Pir Ömer, Halvetiyye adını alacak
bu irfani mektebi Herat, Tebriz ve Şirvan bölgelerinde yaymaya çalışır. Bu
süreçte Halvetilik önce Herat’ta sonra da Şirvan’da zemin bulacaktır. Şirvan’da
bölgenin mahalli bir sufi mektebi haline gelerek bir asra yakın durağan bir
devir geçiren Halvetilik XV. Asrın başlarında yeni bir devre girer. Şirvanşah
tarafından himaye gören tarikatın genç mürşidi Seyyid Yahya Şirvani tarafından
Bakü’de yeniden sistemize edilerek gelişimini tamamlar ve yayılma dönemine
girer. İkinci kurucu olarak anılan Seyyid Yahya’nın ilmi ve edebi kişiliği
sayesinde bir cazibe merkezi haline gelen Bakü’ye Aydın, Erzincan, Karaman,
Çankırı, Kastamonu, Bursa gibi bölgelerden gelen ilim erbabı şahsiyetler
tarafından Anadoluya taşınan Halvetilik kısa sürede Balkanlar, Orta Doğu
Kafkasya ve Afrika’da yayılarak büyük
bir ilmi-irfani hareketin oluşmasına sebep olur. İnanç yapısı ve tasavvufi
anlayışının Türk insanının ruhi yapısına uygun olması sebebiyle Osmanlı devlet
ricali ve halkı tarafından rağbetle karşılanan bu irfani mektebin zamanla
kırktan fazla şube ve kolu oluşmuştur. Halvetiyye
tarikatı Kastamonu’ya İlk defa Şirvani’nin müridi Seyyid Ahmet Sünneti
tarafından getirilmiştir. Daha sonra Cemaliye Şubesine mensup Şaban-ı Veli
tarafından kurulan Şabaniye kolundan yetişen arifler burada önemli bir
medeniyet havzası meydana getirmişlerdir. Tebliğimizde bu irfani mektebin
Şirvan’da teşekkül süreci, önemli temsilcileri, birinci ve ikinci kurucuların
hayatı, faaliyetleri, Halvetiliğin Anadolu’ya ve özellikle de Kastamonu’ya intikal
yolları anlatılacaktır.
ANAHTAR KELİMELER: Halvetiyye, Shirvan, sufi, Ömer
Halveti, Seyyid Yahya Shirvani,
ORGANISATION PERIOD OF KHALVATİYYAH SUFISM IN SHIRVAN,
INSTITUTOR INDIVIDUALS ON THE WAY WHICH REACHES TO
SHABAN-I VELI
ABSTRACT
Sheikh İbrahim Zahid Gilani who is from
Suhreverdhi-Ebheri order had came near Lenkheran city in 13. century and
established a dervish lodge here. He had educated his dervish
who will be the institutors of Khalwatiyyah and Safawiyyah orders on this dervish lodge. One of these dervish’s,
Pir Omer had tried to spread this wise school, where will be named Khalwatiyyah
later, in regions of Herat, Tebriz and Shirvan. Meanwhile, Khalwatiyyah had
been taking place firstly at Herat and then, at Shirvan. Khalwatiyyah which is
in a constant period and became a local sufi school of region in Shirvan, had
entered to a new period at the beginning of 15. century. It had been completed
its progress by being resystematized by Seyyid Yahya Shirvani who is a young sufi master protected by Shirvanshah and had
entered to expansion period. Khalwatiyyah which had spreaded to Anatolia by
scholarly individuals came from some regions as Aydın, Erzincan, Karaman,
Çankırı, Kastamonu, Bursa to Baku where had became attraction center owing to
scholarly and literal characteristic of Seyyid Yahya who is called the second
institutor, had spreaded in the Balkans, Middle East Caucasia and Africa in a
short time and resulted to a major scholarly movements. The school which is
demanded by Ottoman government and society because that its belief structure
and sufistic perception is appropriate to the characteristics of Turkish people, had extended to more than
fourty sections and subsections in time. Khalwatiyyah which had been firstly
brought to Kastamonu by Seyyid Ahmet Sunneti, dervish
of Yahya Shirvani, generated an essential civilisation center here with
intellectuals from the subsection of Shabaniyye established by Sheikh Shaban-ı
Veli, member of Cemaliyye section. On the rescript; there will be the
organization process of this scholary school in Shirvan, its crucial representatives,
lifestories of the first and second institutors and their actions, transition ways of Khalwatiyyah from here to Anatolia and
Kastamonia mentioned.,
KEY WORDS: Khalwatiyyah, Shirvan, Sufi,
Omar Khalwati, Sayyid Yahya Shirvani.
A. GİRİŞ: HALVETİLİĞIN İLK TEŞEKKÜL SÜRECİ.
Hz. Peygamberin hayat tarzını en iyi
şekilde anlayıp uygulayan Hz. Ali efendimizle birlikte başlayan zahid sahabe ve
tabiin tarafından temsil edilen tasavvufi tefekkürün ilk 150 yıllık devrine
“Zühd dönemi” denilir. Bundan sonra “Tasavvufi dönem” başlar ki bu devir; IX-XI.
Asırları ihtiva eden bir süreçtir. XII. Asırda tasavvufi düşünce tarikatlar adı
altında müstakil mektepler halinde müesseseleşmeye başlar. Bu
asırda müesseseler halinde mektepleşen tasavvufi hareketin “Tarikatlar Dönemi”
başlar. 1168’de vefat
eden Sühreverdli büyük sufi Şеyh Ebu’n-Necib Abdulkаhir
Sührevеrdi Tasavvufi
devrin sonlarında, Tarikatlar devrinin başında yaşamıştır. Bu devirde, ilk
olarak tesis olunan tarikatlardan Sühreverdiyye Şeyh Ebu’n-Necib’in halifesi
Ebu Hafs Şihabüddin Sühreverdi tarafından kurulmuştur. Ebu’n-Necib’in diğer
halifesi Kutbeddin Ebheri tarafından ise Ebheriyye tarikatı kurulmuştur. Adı
geçenlerin hepsi de Azerbaycan coğrafyasında doğmuş sufilerdir. Bu mekteblerin bir
devamı olarak kurulan Zahidiyye, Safeviyye ve Halvetiyye XIII. ve XIV.
Asırlarda yine Azerbaycan bölgesinde doğmuş ve İslam dünyasında yayılmışlardır.
Halvetiyye’nin
tarihi oluşum safahatını takip etmek için tarikatın temsilcilerini manen
birbirine bağlayan silsilenamelere bakmamız gerekmektedir. Bu manevi zencirin
ilk bölümü olarak niteleyeceğimiz safha, Hz.
Peygamberden Şeyh Ebu’n-Necib Abdülkahir Sühreverdi’ye kadar olan bölümdür. Zühdi
ve Tasavvufi dönemleri içine alan bu bölümden sonra Tarikatların bir müessese
olarak teşekküle başladığı görülmektedir. Başlangıçtan itibaren Halvetiyye
silsilesinde, birinci kurucu Pir Ebu Abdullah
Ömer’e kadar on sekiz, ikinci kurucusu Seyyid Yahya Şirvanî’ye kadar ise yirmi
iki şeyh yer almaktadır. Tarikat-ı Aliyye-i Halvetiyye’nin Hz. Peygamber (sav) efendimizden başlayarak Seyyid Yahya Şirvani’ye
ulaşan manevi zincirin halkaları şu şekildedir.
- Seyyidü'l-Evvelin ve'l-Ahirin MUHAMMED
MUSTAFA (s.a.v.) (12/632)
- Ebu'l-Haseneyn İmam Ali bin Ebu
Talib (k.v.) (v. 40/660)
- Seyyidü't-Tâbi'in Şeyhu’ş-Şuyuh
Hasan el-Basrî (v. 110/729)
- Eş-Şeyh el-Habib bin Mahmud
el-Acemî (v. 156/774)
- Eş-Şeyhü'l-Kebir Ebu Süleyman
Davud bin Nasır et-Ta'î (v. 165/783 )
- Eş-Şeyhü'l-Fahim Ebu'l-Mahfuz
Maruf Ali el-Kerhî (v. 200/816)
- Eş-Şeyhü'l-Kerim
Ebu'l-Hasan Sırrı's-Sakatî (v. 253/867)
- Seyyidü't-Tâife-i Sûfıyye
Ebu'l-Kasım Cüneyd b. Muhammed el-Bağdadî (v. 297/910)
- Eş-Şeyh Ebu Ali Ahmed Mümşâd
ed-Dinaverî (v. 299/912)
- Eş-Şeyh Ebu Abdullah Muhammed
Dinaverî (v. 370/980)
- Eş-Şeyh Ebu Hafs Ömer Vecihüddin
el-Kadı el-Bekri es-Sühreverdî (v. 442/1050)
- Eş-Şeyh Ebu'n-Necib Ziyâüddîn
Abdülkâhir el-Bekrî es-Sühreverdî (v. 563/1168)
- Pir-i Tarikat-ı Ebheriyye Ebu
Reşid Kutbeddîn el-Ebherî (v. 622/1225)
- Eş-Şeyh Rüknuddin Ali bin Haydar
bin Muhammed Sincasî (v. 628/1230?)
- Eş-Şeyh Şihabüddîn Mahmud Tebrizî
(v. 702/1302?)
- Eş-Şeyh es-Seyyid Cemaleddîn
Muhammed Şirâzî, el-Ezherî (v. 652/1255?)
- Pîr-i Tarikat-ı Zâhidiyye-i
Halvetiyye İbrahim bin Ruşen, Zahid-i Gilânî (v. 681/1282)
- Eş-Şeyh Kerimüddîn Ahî Muhammed
el-Halvetî el-Harezmî (v. 780/1378?)
- Pir-i Tarikat-ı Halvetiyye
eş-Şeyh Ebu Abdullah Siracüddîn Ömer bin eş-Şeyh Ekmelüddîn el-Lahicî
eş-Şirvanî el-Halvetî (v. 750/1350)
- Eş-Şeyh el-Fani Ahî Mirem (Emrem)
el-Halvetî (v. 800/1398?)
- Eş-Şeyh Hacı İzzeddîn Mahmud bin
Mevdud bin Ahmed et-Türkmanî eş-Şamahî el-Halvetî (812/1410)
- Eş-Şeyh Sadreddîn eş-Şirvanî
el-Hiyavî (826/1423-24)
- Pir-i Sânî
Seyyidetü’t-Taifetü’l-Halvetiyye eş-Şeyh es-Seyyid Cemaleddin Yahya bin
es-Seyyid Bahaeddin eş-Şirvanî el-Bakuvî el-Halvetî (870/1466)
B. HALVETİLİĞİN
OLUŞUM SAFHALARI
Silsilede yer alan Ebu Hafs Ömer Vecihüddin ve Ebu’n-Necib
Abdülkahir Sühreverdi ile birlikte tarikatın Azerbaycan alakası başlamaktadır.
Çünkü adı geçen şeyhlerden itibaren, silsiledeki yer alan meşayihin büyük bir
ekseriyeti, Azerbaycan bölgesinde doğmuş veya burada yaşamış olanlardan
oluşmaktadır. Ayrıca, Halvetiyye’ye kadar ulaşan yaklaşık dört asırlık tarihi
süreçte, bu tasavvufi hareket bölgede geniş şekilde yayılmış ve yeni
tarikatların doğmasına vesile olmuştur. Bunlardan biri olan Halvetiyye
tarikatının, tarihi gelişim sürecinde en önemli bölümü olan Azerbaycan
safhasının beş dönemden geçtiğini görmekteyiz. Bunlar:
1. Abdülkahir
Sührevеrdi ve Kutbeddin Ebheri’den İbrahim Zаhid’e ( ХII-ХIII asırlar) - Mayalanma safhası
2. İ.
Zаhid’den
Pir Ömer’e
(ХIII. asır sonu-XIV. asır
ortaları) – Doğuş safhası
3. Pir
Ömer’den
Seyyid Yahyа’yа ( ХIV. Asır
ortası-XV. Asır ilk çeyreği) – Gelişme safhası
4. Seyyid Yahyа devri (ХV. Asır:
1420-1664)–
Olgunlaşma safhası
5. Seyyid Yahya’nın
halifeleri ve devamcıları (XV. Asır ikinci yarısı-XVI. asır) – Şubeleşme ve
Yayılma safhası
- MAYALANMA
SAFHASI
Şeyh Ebu’n-Necib Sühreverdi’den ibrahim Zahid
Gilani’ye: Bağdat-Tebriz-Astara
Sühreverdli Şeyh Abdülkahir ve onun müridleri
tarafından kurulan Sühreverdiyye ile Ebheriyye tarikatleri, iki asır sonra
Şirvan’da kurulacak olan Halvetiyye tarikatına kaynaklık yapacaktır.
Selçuklular devrinin başlarında yaşayan Şeyh Ebu’n-Necib Abdülkahir
Sühreverdi Bağdat Nizamiye medresesinde Isfahan’da Ahmed Gazzali, Ali ibn-i
Pinhan, Esad el-Miheni ve Ebu Ali el-Haddad’dan gibi alimlerden fıkıh, hadis,
tefsir ilimlerini tahsil etmiştir. Kadı Ömer Vecihüddin’den de tasavvuf
eğitimini tamamlamıştır.[1]
Bağdat’ta Dicle nehrinin batısında yaptırdığı hankahında ders okutmuş, sufi
davranışlarını sistemleştiren, meşhur “Adabu’l-Müridin” adlı eserini yazmıştır
ki bu eser Halvetiyyenin de temel referanslarından olacaktır. 545/1148’de
Nizamiye medresesinde müderris olarak da çalışmış daha sonra kendi tekkesini
kurarak burada tasavvuf tarihinin önemli simalarını yetiştirmiştir.[2]
Şeyh Ebu’n-Necib’in terbiyesinde
yetişen Ebu Hafs Ömer Sühreverdi (539-632/1144-1234), Sühreverdiyye
tarikatının, Kutbeddin Ebheri (vef.622/1225) Ebheriyye
tarikatının müessisi olmuşlardır. Buradan itibaren Azerbaycan mekânında, bu
tarikatlardan özellikle Ebheriyye ve ondan doğan tarikatlar geniş şekilde
yayılmışlardır. Halvetiyye tarikatı da bu silsilenin bir devamı olarak ortaya
çıkacaktır. Bundan ötürü bu devre “Mayalanma devri” diyebiliriz.
KEŞKÜL 26. SAYI
http://keskul.com.tr/page/2#
UNESCO geride bırakmak
ta olduğumuz 2013 yılını, vefatının 550. yılı olması sebebiyle ‘Seyyid Yahya Şirvânî Yılı’ ilan etmişti. Bu çerçevede 2013 yılı içerisinde Azerbaycan ve Türkiye’de Seyyid Yahya Şirvânî Hazretleri adına sempozyumlar düzenlendi. Bu etkinlikler, Türkiye ve Azerbaycan’ın ortak değerlerinin ön plana çıkarılması açısından önemliydi. Ayrıca stratejik işbirliği noktasında devletler nezdinde atılmış tarihî bir adımdı.
Halvetiyye tarîkatının pîr-i sânîsi Seyyid Yahya Şirvânî Hazretleri, Azerbaycan ve Kafkasya’nın Mevlânâ’sı olarak nitelendiriliyor. Ve Halvetiyye tarîkatı, onun halîfeleri vâsıtası ile Anadolu’dan İran’a, Azerbayca’dan, Kuzey Afrika’ya ve Balkanlar’a yayılmış. Neticede bir ekol olmuş. Seyyid Yahya’nın bu mirası, din, mezhep ve ırk ayrımına sürekli vurgu yapılan ve kimilerinin bu türden çatışmalarla beslendiği dünyamızda büyük önem arzediyor.
Son zamanlarda, tarîkat sayılarıyla dikkati çeken Keşkül Dergisi, 29. sayısını, Halvetiyye tarîkatının pîr-i sânisi Seyyid Yahya Şirvânî Hazretleri’ne ayırdı. Yeni sayıda yer alan yazarlardan bazıları ise şunlar:
Doç. Dr. Mehmet Rıhtım; ‘Ruh Dünyamızın Mimârlarından Seyyid Yahya Şirvânî’ adlı yazısıyla bu sayıya katkıda bulunurken Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Muhammed Fuzuli Yazmalar Enstitüsü Şube Müdürü Prof. Dr. Nesib Göyüşov, Seyyid Yahya Hazretleri’nin tasavvufî görüşlerinin genel çizgilerini anlatıyor. Sadık Yalsızuçanlar, ‘Seyyid Yahya Şirvânî’ye Göre Tevhîd: Hak’tan Başkasını Görmemek’ başlıklı yazısında bizi birliğin bereketine davet ediyor. Prof. Dr. Mehmet Akkuş, ‘Mısır’da Halvetîlik’ adlı yazısında Dede Ömer Rûşenî Hazretleri’nin halîfelerinden söz ederken, Prof. Dr. Himmet Konur, Hazret-i Rûşenî’nin göz nurunu, medeniyetimize mührünü vurmuş İbrahim Gülşenî Hazretleri’ni anlatıyor. Doç. Dr. Semih Ceyhan, İstanbul’un büyük zâtlarından Ramazân-ı Mahfî Hazretleri’ni, halîfelerini ve Halvetiyye’nin Ramazâniyye kolunu işliyor.
Bu sayıda ayrıca Prof. Dr. Osman Eğri ile yapılmış bir de röportaj yer alıyor. Yetmiş iki millete devlet olmuş seyyidler, Horasan pîrleri ve Seyyid Sarı Saltuk Gâzi Hazretleri’nin konuşulduğu bu röportaj, günümüzün sosyal ve siyasî problemlerine de çözümler sunuyor.
Daha pek çok kıymetli yazının bulunduğu Keşkül Dergisi, fotoğraf, hüsn-i hat, ebru ve tarihî belge değerindeki görselleriyle gelecek nesiller için bir kaynak eser niteliğinde.
UNESCO geride bırakmak

Halvetiyye tarîkatının pîr-i sânîsi Seyyid Yahya Şirvânî Hazretleri, Azerbaycan ve Kafkasya’nın Mevlânâ’sı olarak nitelendiriliyor. Ve Halvetiyye tarîkatı, onun halîfeleri vâsıtası ile Anadolu’dan İran’a, Azerbayca’dan, Kuzey Afrika’ya ve Balkanlar’a yayılmış. Neticede bir ekol olmuş. Seyyid Yahya’nın bu mirası, din, mezhep ve ırk ayrımına sürekli vurgu yapılan ve kimilerinin bu türden çatışmalarla beslendiği dünyamızda büyük önem arzediyor.
Son zamanlarda, tarîkat sayılarıyla dikkati çeken Keşkül Dergisi, 29. sayısını, Halvetiyye tarîkatının pîr-i sânisi Seyyid Yahya Şirvânî Hazretleri’ne ayırdı. Yeni sayıda yer alan yazarlardan bazıları ise şunlar:
Doç. Dr. Mehmet Rıhtım; ‘Ruh Dünyamızın Mimârlarından Seyyid Yahya Şirvânî’ adlı yazısıyla bu sayıya katkıda bulunurken Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Muhammed Fuzuli Yazmalar Enstitüsü Şube Müdürü Prof. Dr. Nesib Göyüşov, Seyyid Yahya Hazretleri’nin tasavvufî görüşlerinin genel çizgilerini anlatıyor. Sadık Yalsızuçanlar, ‘Seyyid Yahya Şirvânî’ye Göre Tevhîd: Hak’tan Başkasını Görmemek’ başlıklı yazısında bizi birliğin bereketine davet ediyor. Prof. Dr. Mehmet Akkuş, ‘Mısır’da Halvetîlik’ adlı yazısında Dede Ömer Rûşenî Hazretleri’nin halîfelerinden söz ederken, Prof. Dr. Himmet Konur, Hazret-i Rûşenî’nin göz nurunu, medeniyetimize mührünü vurmuş İbrahim Gülşenî Hazretleri’ni anlatıyor. Doç. Dr. Semih Ceyhan, İstanbul’un büyük zâtlarından Ramazân-ı Mahfî Hazretleri’ni, halîfelerini ve Halvetiyye’nin Ramazâniyye kolunu işliyor.
Bu sayıda ayrıca Prof. Dr. Osman Eğri ile yapılmış bir de röportaj yer alıyor. Yetmiş iki millete devlet olmuş seyyidler, Horasan pîrleri ve Seyyid Sarı Saltuk Gâzi Hazretleri’nin konuşulduğu bu röportaj, günümüzün sosyal ve siyasî problemlerine de çözümler sunuyor.
Daha pek çok kıymetli yazının bulunduğu Keşkül Dergisi, fotoğraf, hüsn-i hat, ebru ve tarihî belge değerindeki görselleriyle gelecek nesiller için bir kaynak eser niteliğinde.
ŞİFAÜ'L-ESRAR YENİDEN YAYINLANDI.
ŞİFAÜ'L-ESRAR YENİDEN YAYINLANDI.
Osmanlı tasavvufunun XV-XIX. asırlar arasındaki en büyük mektebi olan ve kırktan fazla kolu ile bütün Osmanlı coğrafyasına yayılan Halvetiyye’nin ilk merkezi Bakü, Pir-i Sânisi Seyyid Yahya Şirvanî idi. Anadolu’dan akın akın Seyyid Yahya’nın hankâhına gelen hakikat âşıkları, buradan aldıkları ilim ve irfanı, yeni bir Yesevî ruhu ile yıllar boyu Anadolu’ya taşıdılar. Edebî ve tasavvufî kültürümüzün şaheserlerinden Şifaü’l-Esrar’ın yolculuğu böyle başladı.
Aldatmayan saf hakikatten bahseden Şifaü’l-Esrar, ruhumuzu, kalbimizi ve düşüncemizi temizleme, arıtma ve arındırma yollarını gösterir; beşeriyete kurtuluş müjdeleri gönderir. Ruh medeniyetimizin manevî şifreleri onun satırlarında gizlidir. Şifaü’l-Esrar, Kur’an ve Hz. Muhammed’in(sav) nurlu yolunda dosdoğru giderek, İmam Buharî’den İmam Ebu Hanife’ye, Hz. Ali’den Cafer-i Sadık’a, Nizamî Gencevî’den Mevlâna’ya, Ahmed Yesevî’den Yunus Emre’ye, Sühreverdî’den Şems-i Tebrizî’ye uzanan sağlam ve sahih bir medeniyet dünyasını resmeder.
“Aşk perdeyi yırtmak, sırları açmaktır.
Aşk âşığı öldüren derttir, ancak âşık bununla iftihar eder.
Aşk, hastalıktır ve onun devası kendisindedir.
Aşk şaraptır. Mecnunlar onu sevgi kadehi ile içerler de sonra köyler ve şehirler onlara dar gelir.
Aşk muhabbetin en son derecesidir.”
Aşk âşığı öldüren derttir, ancak âşık bununla iftihar eder.
Aşk, hastalıktır ve onun devası kendisindedir.
Aşk şaraptır. Mecnunlar onu sevgi kadehi ile içerler de sonra köyler ve şehirler onlara dar gelir.
Aşk muhabbetin en son derecesidir.”
Kitabı yayına hazırlayan: Doç. Dr. Mehmet Rıhtım
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)