ESERLERİ
Seyyid Yahya Şirvani sıradan bir sufi değildi. O, öz sistemini kurmuş,
mektep sahibi, eser yazan, mütefekkir ve şair bir mürşit idi. Yazdığı eserler
ile edebi-tasavvufi bir mektep kurarak Halvetiyye sufi edebiyatı
diyebileceğimiz çok zengin bir edebi mahsülün oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Halifelerinden itibaren bu tarikate mensup sufi mürşidleri kendi eserleri
yanında Seyyid Yahya’ya nazireler ve şerhler yazarak yolunu ve usulünü devam
ettirmişlerdir.
Seyyid Yahya Şirvani, yazdığı eserlerle edebi başarısını göstermenin
ötesinde Halvetiliğin prensiplerini ve felsefesini ilk olarak tespit eden
şahsiyettir. Böylece bu tarikatın düşünce sistemi ve usulleri değişmeden
günümüze kadar gelebilmiştir. Şirvani, “Bu fakir, birçok kimseye sorup,
birçok tefsirler okudum.” diye ifade ettiği gibi, okuyup araştıran, derin
tefekkür sahibi, devrinin büyük bir alimidir. Halvetiliğin ilim, sanat ve edebiyat çevrelerinin en çok tercih ettiği
tarikat olmasında onun bu özelliklerinin sonraki rical tarafından devam
ettirilmesi olmuştur.
Onun mektebi,
XV. asrın ikinci yarısından itibaren yetiştirdiği sufi mürşidler tarafından
Şirvan’dan başka Osmanlı, Akkoyunlu ve Memluklu toplumları ve yönetim
çevrelerinde tanınmış, halkla beraber idareci ve aydın sınıf tarafından büyük
hüsn-ü kabul görmüştür. XVI. asırdan itibaren Seyyid Yahya edebi-felsefi
mektebi bütün İslam dünyasına yayılmış, özellikle de Osmanlı coğrafyasında
büyük muhabbete mazhar olmuştur. Bu ve takip eden asırlarda Osmanlı’da
Halvetiyyeye mensup birçok entellektüel şeyh yetişmiş, binlerce nazm ve nesr
eser vücuda getirmişlerdir.
Seyyid
Yahya’nın yetiştirdiği ilk şeyhleri takip eden XVI. Asır dönemde birçok şair-şeyh
bulunmaktadır. Bunlar arasında İbrahim
Gülşeni, Cemali, Seyyid Nizam, Hayali, Haleti, Safveti, Sofyalı Bali, Ali,
Arifi, Behişti, Beliği, Beyani, Cevheri, Fazli, Hatemi, Fazli, İlahi, Kaşifi,
Latifi, Layihi, Levhi, Mahvi, Muhyi, Nev’i, Rusuhi, Saili, Saliki, Sani, Şani,
Sıhri, Sıyami, Usuli, Vahdeti, Valihi, Yahya Bey, Yetim, Yiğitbaşı, Zaifi,
Gülşeni, Şemseddin Sivasi, Sümbül Sinan, Merkez Efendi, Ümmi Sinan, gibi sufi
şairler vardır. Bunlardan başka XVII-XX. Yüzyıllarda da yaşamış Niyazi Mısri,
Ömer Fuadi, Kuşadavi, Nazmi, Suzi, Yusuf Sinaneddin, Nureddin Cerrahi gibi
önemli edebi şahsiyetler vardır.
XV. asrın
büyük sufi mütefekkiri, Halvetiyye tarikatının ikinci piri, Seyyid Yahya nesir
eserlerini; Arap, Fars ve Türk dillerinde, nazm eserlerini ise Fars dilinde
kaleme almıştır. Şiirlerinde “Seyyid” mahlasını kullanmıştır.
Şirvani’nin tasavvufi muhtevaya sahip olan eserlerinin
sayısı kaynaklarda tam olarak verilmemiştir. Seyyid Yahya’nın eserleri
müridleri vasıtasıyla Anadolu’ya intikal etmiş ve burada birçok defa istinsah
edilerek çoğaltılmıştır. Eserlerin bir kısmı mecmua şeklinde, bir kısmı ise tek
başına kitap olarak bulunmaktadır. Mecmualar Farsça eserlerden oluşur. Son
tespitlerimize göre eserlerinin sayısı 19 adetten ibarettir. Türkçe ve Arapça eserleri yayınlanmış olup Farsça
eserlerini yayınlama çalışmaları devam etmektedir.
1. Şifau’l-Esrar: Seyyid Yahya’nın Türkçe olarak
yazdığı tek ve en hacimli eseridir. Tasavvufun umumi meseleleri yanında
Halvetiyyenin felsefesi ve usulüne dair kıymetli bilgileri ihtiva etmektedir. Eser
tek nüsha olarak Süleymaniye kütüphanesinde bulunmaktadır. Azerbaycan ve
Türkiye’de yayınlanmıştır.
2. Vird-i Settar: Seyyid Yahya’nın eserleri içinde özel
bir yeri vardır. Tarikat bağlılarının her gün okudukları bu vird, Arap dilinde
olup gayet selis bir üsluba sahiptir. Muhtevasını üç kısma ayırmak mümkündür.
Birinci bölümde Allah’a dua ve sena edilir. İkinci bölümde Allah’ın sıfatları
ve doksan dokuz ismi anılır. Üçüncü bölümde Hz. Muhammed’e (s.a.v.), ilk dört
halifeye, Ehl-i Beyt’e, Hamza ve Abbas’a dua ve selam edilir. Müritlerin sesli
olarak icra edecekleri bu virdin sonunda, sessiz olarak okunan kısa bir dua da
vardır. Evrad-ı Yahya, Vird-i Settar, Vird-i Yahya, Vird-i Halvetiyye gibi
isimlerle de anılan bu eserin birçok defa şerhi yapılmıştır. Kütüphanelerde
birçok yazması olduğu gibi baskısı da mevcuttur.
3. Acaibu’l-Kulûb: Seyyid Yahya Şirvanî’nin büyük
sufilerin sözlerinden derlediği bu mecmuada, meşhur sufi Bayezid-i Bistamî’nin
kalbin ahvali, Yahya b. Muaz’ın Makamat ve hallerinden bahseden sözleri ile
Abdullah el-Ensarî’nin bazı sözleri nakledilmektedir. Bilinen tek nüshası,
İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, FY. 956/ HE.8194’te kayıtlıdır.
4. Etvaru’l-Kalb (Kulûb): Mesnevi
tarzında manzum bir eser olup, “kalb nasıl bir
şeydir” diye sorulması üzerine telif edilmiştir. “Kalbini gör ki kalb Allah’ın arşıdır/ Onda şahın gizli cevherleri
vardır.” diyerek kalbin tasavvuftaki önemini ve hallerini anlatır ve
kalbin yedi hali olduğundan bahseder. Bunlar: Sadr, kalb, şegaf, fuad, heyyetü’l-kalb, süveyda
ve behçetü’l-kalbdir. Bu hallerin
manzum tasavvufî açıklaması yapılır. Bazı kütüphane kayıtlarında “Risale-i
Etvari’l-Kulûb” adı altında zikredilmektedir. Millet Kütüphanesi’nde “Gülzar-ı
Saadet” adıyla kayıtlıdır. 772 beyittir.
5. Beyanü’l-İlm: Manzum mesnevi tarzında olup 550
beyittir. Na’t ve ilk dört halifeyi medheden manzumelerden sonra bazı şer’î ve
tasavvufî öğütler verilir. Farzın başının Allah’ı bilmek ve tanımak olduğu,
bunun için de Allah zikrine devam etmenin önemi anlatılır. Zikrullah’ın hasta
kalblere ve gafillere şifa verip, uyararak inandırdığı fikri işlenir.
Kayıtlarda “Risale der-beyan-ı ilm” “İlm-i Ledunni” diye de geçmektedir.
6. Keşfu’l Kulûb: Eser dört bölüm olup Akıl, Kalb, Ruh, Nefs ve onun seyr ü sülûku ile
kâmilleşmesinin metodu anlatılır. Seyyid Yahya,
eserini bu hususlar hakkında
yöneltilen suale cevap olarak kaleme aldığını söyler. Eseri Şirvanşah
Halilullah Han’a şu ifadelerle ithaf etmiştir: “Bu risaleyi yazma başarısının
sebebi yüce adalet emiri, âlemdeki sultanların en şereflisi,
el-Melikü’l-Mennan’ın hükmünün devam ettiricisi, Halilü’r-Rahman’ın adaşı
Sultan ibn-i Sultan Emir Halilullah’ın (yüce Allah onu bütün âleme ve
âlemdekilere yaydığı rahmetiyle en yüce makama çıkarsın) günden güne artan
devletinin itidali vasıtasıyla bulduğum emniyet ve eman ile yazdım.”
7. Kıssa-i Mansur: Meşhur Sufi Hallac-ı Mansur’un
darağacında iken bir mecnun ile olan muhaveresinin anlatıldığı Farsça, manzum
mesnevi tarzında telif edilmiş bir eserdir. İlk bakışta bu şiir Attar’ın
eserlerinin birinden alınmış gibi görünmekte ise de onun aynı vezindeki
İlahiname’si ile Esrarname’sinde bu hikâye yoktur. Bundan dolayı bu eserin
Seyyid Yahya Şirvanî’nin kısa mesnevilerinden biri olduğunu kabul etmek
gerekir.
8. Menazilü’l Âşıkîn: Mesnevi tarzında yazılmış olup 1797
beyittir. Eserde tasavvuf yolunun sâliklerinin ulaşması gereken menziller
anlatılır. Bu menziller kırk adet olup şunlardır: Niyet, inabet, tevbe, irade,
cehd, murakabe, sabır, zikir ve fikir, nefse muhalefet, rıza, muvafakat,
teslimiyet, tevekkül, zühd, ibadet, vera, ihlâs, sıdk, havf, recâ, fenâ, beka,
ayne’l-yakîn, marifet, velayet, şevk, muhabbet, vahdet, kurbet, visal, keşf,
huzur, tecrid, tefrid, inbisat, tahayyur, nihayet, tasavvuf, kurbetin kurbeti.
Eserin adı bazı nüshalarda “Çihil Menazil” olarak geçer. Ebu Said Ebu’l-Hayr
(967-1049) “Makamat-ı Erbain” adlı eserinde kırk makamdan bahseder ki bunlar
Seyyid Yahya’nın “Menazilü’l-Âşıkîn”de ele aldığı makamlar ile birkaçı dışında benzer
olsa da açıklamaları farklıdır.
9. Makamat: Tasavvuf yoluna giren kimsenin
Allah’a ulaşmak için manevi yolculuğa ihtiyacı vardır. Seyyid Yahya eserinde bu
manevi yolculuğun yedi mertebesinden bahseder. Bunların her birine makam
denilir. Bu makamlar şunlardır: Seyr
ilallah, seyr lillah, seyr alallah, seyr ma’allah, seyr fillah, seyr anillah,
seyr billah. Makamat bazı nüshalarda ayrı bir kitap olarak verilmiş ise de,
birçok nüshada Menazilü’l-Âşıkîn’in devamında bir bölüm olarak bulunmaktadır.
10. Ramuzu’l-İşarat (Te’vilü ve
Tefsiru İhdine’s-Sırata’l-Müstakıym): Seyyid Yahya’nın “Bir adil şahın huzurunda sorulan” diyerek
Halilullah Han’ın bulunduğu bir mecliste, muhtemelen onun tarafından sorulan
bir suale verdiği cevaptır. “Fatiha suresinin 5. ayeti olan ‘Bize doğru yolu
göster’ manasındaki ‘İhdine’s-sırata’l-müstakıym’ sözünün
tefsir ve tevili noktasında, işaret, mükâşefe ve muayene ehlinin kalb yolundan
hâsıl ettiği nedir? Bizim ihlas ve inancımızın artmasına vesile olsun.” diye bu
ayetin manasının sorulması üzerine yaptığı açıklamayı bir risale olarak
daha sonra kaleme almıştır. “Bu izahlar, tefsir kitaplarına bağlı kalınmadan
gönüle doğan açıklamalardır.” dedikten sonra, “O gün
şöyle soruldu ki enbiya ve evliyaya nasıl olur da kendileri de ’Bizi doğru yola ilet‘ deyip dilekte
bulunurlar. Onlar zaten doğru yol üzere değiller mi ki doğru yol isteğinde
bulunurlar.” diyerek sorulan diğer suale de cevap vermiştir. Eserin Bakü nüshasının adı ‘’Te’vilü ve Tefsirü
İhdine’s-Sırata’l-Müstakıym’’dir. Mensurdur.
11. Şerh-i Esma-i Semaniyye : Manzum, tasavvufî bir eser olup
mesnevi tarzında yazılmıştır. Allah’ın Hayat, İlim, Semi’ (duyma), Basar
(görme), Kudret, Kelâm, İrade, Beka gibi isim ve sıfatlarının manaları
tasavvufî açıdan açıklanmıştır. Tamamı 610 beyittir.
12. Şerh-i Meratib-i Esraru’l-Kulûb
(Heft Vadi): Allah’a
ulaşmak için sufiler tarafından aşılması gerekli “Etvaru’s-Seb’a”dan (yedi
mertebe, yedi makam) bahseder. Bu mertebeler sırasıyla: “Kalb, Aşk, Ma’rifet, İstiğna, Tevhid, Hayret ve Fakr u Fenâ” olarak ifade edilir ve her bölümde bir mertebe
açıklanır. Müellif bu mertebelerin her birine vadi adı verdiği için bu esere
“Heft Vadi” (Yedi Vadi) de denilmiştir. Mesnevi tarzında yazılmış olup 880
beyittir.
13. Tasarrufat u Mükaşefat; Hz. Peygamber (s.a.v.): “Bir kimse
âşık olur, iffet gösterir, aşk sırrını kimseye açmaz da ölürse, şehid olarak
ölür.” mealindeki hadisinin şerhidir. Seyyid Yahya bu hadiste bahsedilen aşkın
Allah aşkı olduğunu eserinde nazmen açıklar.
14. Şerh-i Sualat-ı Gülşen-i Raz; Meşhur Azerbaycanlı sufi Mahmud Şebüsterî’nin
(1288-1340) “Gülşen-i Raz” adlı mesnevi tarzındaki eserinin şerhidir. Ruh,
nefis, gönül, sır, kabz-bast, vakit, yakınlık-uzaklık, gaybet, üns, haybet,
İlme’l-yakîn, Ayne’l-yakîn, Hakka’l-yakîn hakkında sorulan suallere manzum
olarak verilen cevaplardan oluşur. Şebüsterî’nin bu eseri sufiler arasında
büyük rağbet görmüş, birçok şerhi yapılmıştır. Bunlardan biri de Seyyid
Yahya’nın “Şerh-i Sualat-ı Gülşen-i Raz” adındaki şerhi olup 1071 beyittir.
15. Ma la Budde Bâtıniyye
(Esrarü’l-Vudû’ ve’s-Salat); Tasavvufî açıdan abdest ve namazın mana ve mahiyeti üzerine
izahlarda bulunulur. Konu başlıkları şunlardır: Temiz su, niyet, abdest, setr-i
avret, vakit, istikbal-i kıble, kıyam, tekbiretü’l-ihram, futuhatu’l-kitap,
rükû, sücûd, el-i’tidal, et-teşehhüd, es-salatu’n-nebiyyi, es-selam. Eserin son
kısmında birtakım nasihat ve tavsiyeler vardır.
16. Menakıb-ı Emiru’l-Mü’minin Ali
(k.v.): Hz. Ali’nin
faziletleri anlatılır. Eserde Seyyid Yahya, Hz. Ali’ye olan muhabbet ve
bağlılığını büyük bir samimiyetle anlatırken, ona inanmayanın kâfir olduğunu,
onu sevenlerin ise kurtulacağını ifade eder. Manzum olarak, kaside tarzında
tertip edilmiştir. 116 beyitten ibarettir.
17. Gazeliyyat: Seyyid Yahya, Farsça olan 15 adet
gazelinde ilahi aşk konusunu işlemiştir. Eserde dermanı olmayan bir bela olan
aşkın, aslında Allah’ın sevdiği kullarına bir lütfu olduğunu söyler.
18. Risale fi Salatü’n-Nebi:Hz. Muhammed’e (s.a.v.) salât ve
selam getirmenin öneminin anlatıldığı bu kaside sekiz müseddes kıta halinde
olup 56 beyitten ibarettir.
19. Mekarim-i Ahlâk: Seyyid Yahya’nın nadir bulunan nesir
eserlerindendir. Konusu ahlâk olan eserde, amel-i salih ve ahlâkın imanın
temeli olduğu konusu işlenir. Hz. Peygamber’in ve O’nun yolunda olanların en
ehemmiyetli hususiyetlerinin ahlâk olduğu söylenir. İnsanda kötülük
duygularının neler olduğu ve bunlardan kurtulmanın yolları gösterilir.
Tasavvufun, “Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmak” olduğu vurgulanır.İstanbul
Üniversitesi kütüphanesindeki nüshanın adı “Ahlâk-ı Mahmudat”dır.